Sevgili Arkadaşım

1.
Gözlerinin rengi gibi
Yüreğinin rengi gibi
Saçların da kendi renginde

Ama ben, ellerini gördüm önce
Toplayan, düzelten, onaran ellerini
Dokunduğuna soluk aldıran
Telâşlı, usta, sevecen ellerini

Geç anladım ve inandım
Her gün daha çok inanıyorum
Ellerin, güzel işlerin karıncası
Ellerin, ellerden bıkmış ellerime sığınak

2.
Yüzünün rengi gibi
Dudaklarının rengi gibi
Saçların da kendi renginde

Ama ben, özverini gördüm önce
İçinden çavlan gibi dökülen özverini
Hep koşan, yürümeyi bilmeyen
Hesapsız, gücendirmeyen, saydam özverini
Neye uzansa dirilten
Susan, hüzünlenen, sıcak özverini

Geç anladım ve inandım
Gün gün daha çok inanıyorum
Özverin, güzel işlerin arısı
Özverin, sözcüklerden yılmış kafama barınak

3.
Derinin rengi gibi
Sesinin rengi gibi
Saçların da kendi renginde

Ama ben, seni gördüm önce
Gülen, yaşayan, bilen seni
Körpe bir söğüt dalı gibi çırpınan
Durduğu yere can veren
Gönüllü, duyan, seven seni

Geç anladım ve inandım
Şimdi daha çok inanıyorum
Sen, hayatın ablası
Saf olan her şeyin mayası
Sen, eşyalardan usanmış kalbime dayanak

4.
Sevgili arkadaşım benim
Sana “sevgili arkadaşım” diyorum
Budur, bizim anladığımız sevdanın tanımı
İşte sana bir aşk şiiri
İçinde “sevgilim” sözcüğü geçmiyorsa
Suçun yarısı senin
Çünkü, ben de bize yaraşanların sözcüğünü değil
Kendisini seviyorum senin gibi

Süreyya Berfe

Yalnız Adam

Gece
Camlarda damlalar
Bir kadın
Solgun bir çiçek

Yalnızlıklar içinde

Kapısı kapalı perdesi inik
Ayak sesleri gelir geçer
Rüzgâr sırılsıklam
Son kadehini içer
Basık tavanlı bir meyhanede
Yalnız adam

Sırtında gelinlik elbisesi
Yirmi yaşında bahar
Menekşeler hercai
Işıklar bir söner bir yanar
Havada buram buram leylâk kokusu
Avuçları ateş içinde

Her adımda çamur
Bu karanlık bu yalnızlık bu yağmur
Hele bu kadın
Her adımda çamur
Bu karanlık bu yalnızlık bu yağmur

Gece
Rüzgâr sırılsıklam
Uzaklarda bir yere yıldırım düşüyor
Evin yolunda yalnız adam
Yalnız adam üşüyor

Suat Taşer

Çiçekler / Ağaçlar / İnsanlar

Menekşe sabır ister
Kaktüs dürüstlük
Alçakgönüllüdür sardunya
Güneşi suyu olsun
Kimseye küsmez.

Ağaçlar derseniz
Gökyüzünü kapatmayın yeter
Yapayalnız kalsalar da
Dağ başlarında
Şikayet etmezler.

Şu insanları anlayamadım gitti
Ne ağaca benzer ne çiçeğe
Dünyayı versen kâr etmez
İlle de sahip olmak ister
Başka birine.

A.Kadir Paksoy

Yol

Göle düşen vakitsiz akşam,
bekleyişin uzuyor ahtapot kolları.
Dalgın gövdemi vursam yollara
tuzaklarından kurtulamam kuytu ormanın.

Rüzgarın kulağıma fısıldadığı yolculuk;
senden çıkmalı yola, çocuk!
Üşürsün, diye anne soluğu ceplerinde;
yürümekten korkma ormanın derinlerine.

Dağ ormanlarında kaybolursam
ladinler, sedirler serinletir uykumu.
Bir baktın superisi…
dinlenirim defnenin kollarında.

Yürümeden bilinmez yolun hilesi;
vaad edilmiş her şey yalan.
Yürüdükçe yakınlaşan dağ, kalbim;
ama o sevişirken hep gözlerini kapar.

Tenimi titretir rüzgar
kendime yürürüm!

Asuman Susam

Annesine Dargın

annesine dargın ölecek küçük kız,
annesi bunu bilmeyecek.
gülkurusu akşam alacası içinde
ölü bir kuş taşıdığını.
gümüş kıvılcımlı gece ıssız…

kullanılmış rüyalar birikecek yastık altında.
damladıkça düşkırıklıkları karanlık mağarasına
su uykusuna akacak; kız suya…
bunu kimse bilmeyecek.

ipek fısıltılı tutkular besleyecek,
çın sabahla yürüyecek damarlarında isyan,
yasemin tütsülü bir aşkı hep özleyecek.
uzayan saçlarına konan ölü kelebek zaman
sesi yutacak boşluk; kalbi yükseklerden düşecek!

duymazsa o sesi dalgın anne,
kız ölecek!

Asuman Susam

Apartmanlarda Yaşayan Çocukların Gözlemleri

aşağı kattaki teyze çiçeklerini
canı gibi seviyor çocuk gibi bakıyor onlara
ama biz bahçede oynarken horluyor bizi
çiçekleri gibi davranmıyor çocuklara

yukarı kattaki amca otomobiline tutkun nedense

Eray Canberk

Fesleğen

rüzgarla gelen
ilkbahar gibi gözlerin
bıktım geceden
her zaman güzeldi düşlerim
niyetim sensin gel
fesleğen kokulu yarimsin
çarem sensin gel
alnıma yazılı çaremsin
sevmedim yalanı
sevemem ben
aldatmam seni
el gibi
anladım aşkı gözlerinden
oldum ben de sen gibi
aşkıma saygı
bekliyorum senden
bir acı türkü
dinliyorum yelden

Erhan Güleryüz

Anneannemin Tül Kalbi

mavi gözlerinde sardunyalar, düşler
papatyalar, kağnılar, hanımelleri

yanardağ kalbi, şarapnel parçası
savaşlar, incelikler, göçler

bir aralık kapıdan gülümser
anneannemin tül kalbi.

Halim Yazıcı

Cam Odada Akşam

1. Üzümde unutma beni zeytinde unut
ben tenhayım bağa

Sütünü bende sakla acıdan taşmış
bir incir gibi içliyim sana

Gazelimi al aşktan güze say beni
say ki yaprak olup düştüm dalına

Gamda tutma beni cam odada tut
ben küçüğüm dağa

2. Şarap gecesini arıyor, keder üzümünü
üzüm koparıldığı anıyı… hangi viranda?
Ben gözyaşı kadar bir kadın arıyorum
kadınsa bir damla gözyaşı kadar kayıp şarapta

Şarap kadınla koyu
sözlerin karanlığı da

3. Adaya sığınmış rüzgâr gibiyim
gökte tütüyor kayığım
bu sefer ruhuna çek beni
anne, içine değil!

4. Beni de kardeşi yap ıssız adanın
üzümün kanıyla bir damla
zeytin çekirdeği kardeş
şiirin güz okulunda uslu
incirde, narda, limonda haylaz

Belki bir salkıma heves
belki bağı bozulmuş şu mutluluğa

5. Üzüm değil ezik, şiir
bağından bir acı boz bana da
bordo olsun, şarabın gam kuyusundan
bana değil, belki şiire iyi gelir

Taşkın süt gibi memelerinden
dağları, ırmakları, ovaları daya ağzıma
küstür şarabın karanlığını da
yokluğunla doyur beni

6. Aşk, kasabadan şehre inmek gibi
akşamla, camın odaya çökmesi gibi
sen kırılırsın, başkasının camı saplanır

Kasabadan şehre inerken
sesinden önce kirpiklerini yıka
gözyaşlarını esirge bu tuz akşamından

7. Aramızdan hiç geçmeden gitti
hepimiz gölgesi eder miyiz bir ikindinin?

Haydar Ergülen

Yarın Gece

Yarın gece gideceğim bu kentten
Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni
Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok
Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri

Sözüm yok işte yüzüm işte akşam
Sesimde anıların sessizliği

İçimde acıyla yürüyorum yolları
Çoktandır yolumu ayırdığım bu kentten
Yorulsam da bir daha binmem o trenlere
Kimse karşılamasın istasyonlarda beni

Kuşsuz bir kent gizli uzayan saçlarımda
Aşktan ve anılardan bir avuç külüm şimdi
Ardımda usulca akan küçücük sular
Bir onlar uğurluyor varacağım ırmağa

Sözüm yok işte yüzüm işte akşam
Sesimde anıların sessizliği

Sonunda bir soru gibi kaldım yine kendimle
Kentin kırık aynasında eksildikçe düşlerim
Söyle benim ömrüm bu kente uğradı mı
Sahi ben hiç ömrümü kendime yaşadım mı

Haydar Ergülen