Çünkü hiç hazır olmadığım bir yaza girmek üzereyim ve çünkü geçen kışın soğuklarında, şimdi senin rüzgârlı bir tepesinde uyuduğun bu kentteki son sevdiklerim, beni, sevdiğim için öldürdüler!
Bazen kendi evini terk etmesi gerekir insanın. Tası tarağı toplayıp ardına son bir defa bile bakmadan çekip gitmek. Çünkü ağır geldiğini hissedersin bazı evlere, insanların sana “gitse de kurtulsak” gözüyle baktığını. Bunu fark ettiğin ama …
Çayırda bir menekşe açmıştı Öylecene boynunu bükmüş ve kimseciklerin bilmediği; Bir menekşecik,sevimli mi sevimli. Derken genç bir çoban kız geldi, Hafif adımlarla ve neşeli mi neşeli, Ta oralardan,oralardan Çayıra ve şarkılar söyledi.
Ah,diye düşündü menekşe, Doğadaki en güzel çiçek olsaydım keşke, Ah,yalnızca kısacık bir an boyunca, Ta ki şu sevgili beni kopartsın Ve iyice göğsüne bastırsın! Ah,yalnızca,evet yalnızca Bir çeyrek saat boyunca!
Gelgelim,ah,ne yazık!Genç kız geldi Ve ona hiç dikkat bile etmedi, Ezdi ayağının altında zavallı menekşeyi. O ise yere yığılıp öldü ve bir de sevindi ölürken; Ve ölüyorsam eğer şimdi,yine de onun elinden, Onun elinden,onun elinden, Ayrılmadan ayaklarının dibinden.
Gidene kal demeyeceksin… Gidene kal demek zavallılara Kalana git demek terbiyesizlere Dönmeyene dön demek acizlere, Hak edene git demek asillere yakışır. Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme, Yoksa değersiz olan hep sen olursun…
Düşün… Kim üzebilir seni senden başka? Kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen? Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? Kim yıkar, yıpratır seni izin vermezsen? Kim sever seni, sen kendini sevmezsen? Her şey sende başlar, sen de biter..
Yeter ki yürekli ok, tükenme, tüketme, tükettirme İçinde ki yaşama sevgini… Ya çare sizsiniz ya da çaresizsiniz.
Öyle bir hayat yaşadım ki, cenneti de gördüm cehennemi de..
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de..
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum Oynadım… Öyle bir rol vermişler ki okudum, okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde hem kızdım hem güldüm halime.. Sonra dedim ki söz ver kendine Denizleri seviyorsan dalgalar da seveceksin, Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin, Korkak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin, Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım. Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.
Şaraptı rakıydı şuydu buydu Kişi esrimeyi bir aşkta tatmalı ilkten Dedim ya ondan gayrı korkuluğa güvenmem İçtiğim hep aşktı benim gerisi tortu
Sevişik bir keçi yumukgöz oğlağına Özüne aşk sızmış o sütü emziriyor Yumurtasını bir kovuğa koyarken Aşkı da koyuyor anaç zargana
Aşk mavisi tükendiyse o boşuna denizde Bil ki diken diken bir çamurla örtülüdür sığlığı Niye enez bu zambak diye sordular mıydı Aşksız geçen günlerinde örselenmiş, de
Aşk bürünmeseydi de bak hiç şakır mıydı Şu bi damlacık isketeyi tâ gagadan kuyruğa Kişi gönlünü yitirdi mi ne yüzle çıkar sokağa Yaşamda nesi varsa aşk işte onun adı
Ansıyın aşkla yağdı da sular Ondan kokulandı ıtır çiçeklendi elma Doğayla el ele bizi üreten bir sevgi var Evrende en soylusu sezdim ki bu çoğalma
Sen yokken gittim Korkularımın üstüne Hiç ardıma bakmadım Gümüş şiirler yazdım sen yokken Çok yangın çıktı yüreğimde Küllerini bile savurmadım Irak denizlerin fırtınasıydım Uzak iklimlerin sert rüzgarları Kulaçlarken denizinde gurbeti Kanlı savaşlarım, Belalı sevdalarım olmadı hiç Ama hep sustum, Hep ağladım, hep yandım sen yokken. Bekliyorum dönüşünü yeniden, Bir gelsen, Hayatın önünden alsan beni Bir gelsen, Sellerin önünden alsan beni Bir gelsen, Ölümlü düşlerimden alsan beni.
Çok durdum güneşe karşı bir başıma Savrulurdum rüzgarlarında sensizlik denizinin Sen yokken, Az dolaşmadım gönlümün kuytularında Üşüyen karanfilim şimdi buruşuk parmaklarda Bir kırağı ayazıydım gecenin kollarında Zifirlerinde sadece ben üşürdüm. Hiç aldırmadım esen rüzgara Hiç dinlenmiş bir yürekle çıkmadım ortaya Yinede hiç yıkılmadım giden trenlerin ardından Ama bütün yangınlar beni yaktı önce Hep ortasında kaldım vurgunların Vurgun nedir ki? deme Bir babanın serzenişi nasılsa öyle Bayrakları indirilmiş, Bozguna uğramış bir hisardım sen yokken Hep sustum, Hep yandım, hep ağladım sen yokken. Bir gelsen, Yangınlardan alsan beni, Bir gelsen, Dünyalarımdan alsan beni, Bir gelsen, Şafaksız gecelerden alsan beni, Ama ne zaman gelsen, Akşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni.
Sesinin üstünde yüzdü güz Yüzün süzdü gözümün sapağını S’oluklarca kanadı aklım dudağının kenarına, … Sen hiç konuşmadın.. Gönlü düz yazılı Kadınlar sessiz kalınca şiire uyak uyarlar..
Soruldukça yoruldum ben Yoruldun mu diye sormadığından Ağıt ve kalemle Kına’dım bu sensizliği ellerime, Sen hiç susmadın..
Tenin temin ederken tuzlu terleri Terimsizdir ve bu yüzden acıtır gece Ki sıfatı kayıp her cümlede Özenle özne gizleyenin adı olur adın yine..
Tenimde İzli öznesin..
Gizli özlerim Uzatmasak iyi olacaktı belki,yürek..
Gelmedin.. Artık yağma aklıma din..
Susmak tutsak kalır ağzımda Seni yanıma istiyorsam şimdi
Yalnızlığıma da yakıştıramadığımdandır Sensizliği..
Öyle muhkem tutayın dilber eteğin Ya elim kat’edeler ya keseler yâr eteğin
Kulağımda karla karışık yağmur uğultuları, Uğultularımda ipe çekilmiş ağrılar İki elim iki yakasında kaderin, iki yakam iki elinde sevdalığın vuslat demidir beklediğim, heyhat! bir yüreğim, bir şiirim, bir de âhım âhım ki ben buradaysam gelir diye davetinin
İpi çekilmiş umutların kırık uçlarında bekliyorum Sen ey kırılmış kalbiyle kana tutunmaya çalışan Ey rengini sana veren senden elini dileyen Ey hangi rüyadan çıkıp geldiği bilinmez esrâr Ey yağmurların ağzına uzandığı hayâl Ey bir yanından yangın nöbetleri salınan Bir yanından serin türküler dökülen sihir Bir yanından ağrılı ayrılıklar sızan ışıltı Bir yanında masallardan çıkıp gelmiş Kerem Ciğerinden sevdâ yemiş Sanki benim ipimi çekmişler, kalbimin ipini çekmişler gibi ruhumun bütün ümitlerini bitirmişler yemişler, içmişler, yemişler içmişler
Gözlerimizi yıkamıyorsa Geçmişin gözyaşları, Ve anlamıyorsa Bizim hüznümüzü hayallerimiz, Bırakın gitsin, Ateşi alnında sönen çocuklar.
Biz bu yollara, Kaç geceden ıslanarak geldik. Açlığımıza biber gazı damlattı, Ruhumuzu hırpalayan kaç çaresizlik, Her gece kaç hüsran ıssızca gönlümüzü yoklar.
Hayat bir ah çekiştir, Umut serapa bir ufuk, Geçmişi yüklersek, Geleceğin yorgun sırtına, Hüznümüze kapılarını açarsa mutluluk, Bakarsın bir ateş rüyasıyla ıslanır sokaklar.
Ekmek gibi azizdir bu aşk, Su gibi berrak, Bizi yüreğinde uyutsun, Gel de tut ellerimizi, Bizi ancak Senin sevgilerin Sende saklar.
Biliriz ki korkular tetikler, İnsanın umutlarını, Geçmişi yoksa bir sevdanın, Olmaz elbette yarını. Gel bizi öksüz aşkların kanıyla yıka, Ey Sevgili Yar!
Hava puslu kar sesi var Ne yana dönsem yoksulluk Ateşe özlemi çoğalıyor çocukların Bakıp bakıp anne yüzlerine Üflesem harlansa ocak Yaslanmadan yalana Çocukları göğsümüzde ısıtsak Yollar kapanmış Dönmemiş eve baba Suya ve ekmeğe uzanıp Bir yoksulun kapısını çalsak Kaybolmadan evlerimizde Bilsek başka evler de var Bacalarında acılar tüten Televizyon seyredip Ölüleri sevmek derken Unuttuk kar altında yolları Hele bir açalım perdelerimizi Ne kalmış insanlığımızdan Her kıyıda martı ölüsü Denizlere tuzlu acılar bırakan Gel bölüşelim ekmeğimizi Ekle sesini bedenime Ki büyümesin çığlıklar Bütün yalnızları topla içinde Bağlara bahçeler inip Fikredelim bir ceylanın Ağaç kovuğundaki uykusunu Koru ve kolla koru ve kolla Düz yollara in İçinin eşkıyalarına Çok derin mezarlar kaz Böyle güzelleşsin yüzümüz Utanç bizden uzakta Bağışlasın bizi çocuklar