Şub 23
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
Şub 23
Kalbime sığmaz oldun
Hayır, bunlar sen değilsin.
Şub 23
Bazı İnsanlar
Şub 23
Yar Çekimi
Şub 23
Tartıda
Aşkımız…
Senden ayrı değilim; zira seni görebiliyorum ve aynı terazideyim.
Şub 23
Hem Sıkıntı, Hem Hüzün
Hem sıkıntı hem hüzün ve yok el uzatacak kimse
İçinin daraldığı bu dakikalar…
İstekler!… Boşuna ve sonsuzca istemenin yararı ne?..
Ve yıllar geçmede, en güzel yıllar!
Sevmek… fakat kimi? Değmez emeğine bir an için,
Ve yok olanağı sonsuz bir aşkın.
Kendi ruhunda da kalmamış izi geçmişin:
Yitirmiş anlamını sevinçlerin, acıların…
Tutkular mı? Gönlün o tatlı ağrısı da
Mantığın sözü önünde silinip gidecektir;
Ve yaşam, çevrene soğuk bir dikkatle baktığında
Boş ve aptalca bir şakadan başka nedir…
1840
Mihail Yuryevich Lermontov
Çeviri: Ataol Behramoğlu

Şub 23
Aşka Dair
Ben içimde can çekişen bu hüznü
Seninleyken öldüremem.
Unutup ta yeniden hatırladığım
Bir hayat hikayem var sanki.
Her dakikasını seninle geçirdiğim,
Zamana kızgın, ölümden korkan,
Hiç kimsenin ortak olamadığı
Ve senin bile yaşarken gerçekliğinden
Haberdar olamadığın bir hayatı hatırlıyorum.
İçimde can çekişen bir hüznü saklıyorum sanki.
Sen olmuş her yanım;
İlacım yok.
Gözlerim bulanık bakıyor.
Yanıp sönüyor yokluğunda benim gibi yıldızlar.
Yandığımda sen, söndüğümde ben…
Birer birer yanıyoruz
Ve bu yangının yasını tutan da ben.
İçimde can çekişiyor bir hüzün.
Hüznüme sebep ararken büsbütün hüzünleniyorum.
Her şeyin bu kadar gerçek olamayacağını düşünürken;
Sözler bir çırpıda sen kokan dudaklarımdan çıkıveriyor.
Sözler…
Sözler sana olan bu büyük hüznümü,
Bir diğer adıyla düğümlenmiş aşkımı anlatırken;
İçimdeki yalnızlığım merakla canlanıyor.
Düşünürken beni dayanılmaz korkulara salan,
Bizce gerçek, dünce yalan sözler
Sorgulatıyor dünyayı.
Bir anda aklım başımdan gidiyor.
Umurumda değil hiç bir şey.
Yağmurda sırılsıklam,
Güneş altında kupkuruyum ama seninim diyorum.
Haykırıyorum işte!
Sana, yokluktan bir aşkı tanıtan;
Sana, bir sebepsiz girdaptan ellerini uzatan
Benim sevgilim!
Yokluğunda sen oluyor dünyam
Ve senden can istiyor
Yokluğunda can çekişen bedenim.
Ne olurdu sen de
Uçuşan bir rüzgarın hırs dolu kollarında
Sonsuza uzanmış deli bir aşığın
Aklına akıl,
Aşkına milat olsan!
Ne olurdu sen de
Bugün var, yarın yok umutların dinleyicisi olmasan!
Sen yaratsan benimleyken hayallerimi.
Sen ve ben yaratsak umudu
Göz kırparak,
Parmak kıpırdatarak.
Ey sevgili!
Ben ağlayabilirim; sen yanımdayken,
Dudaklarımda, göğsümdeyken.
Ben susabilirim; sen haykırırken aşkını
Ve ben unutabilirim seni
Çekip gittiğinde.
Ama şunu bil ki;
Ben içimde can çekişen bu hüznü
Seninleyken öldüremem.
Çünkü hüzün,
Sana olan aşkımın
Bitmez tükenmez alevinde kavrulan
Bir çılgının ta kendisi,
Yani benim!
Emrah Altınok
Şub 23
Ben hayatta en çok seni sevdim
ben hayatta en çok seni sevdim
sen çıkıp yeldin, geldin ya yeğin
gündüzler gece oldu, geceler gündüz
güneş tabakta turunç, ay gölde tavus
kazaz inceliğiyle yontardık aşkı, biz aşkı
tek tek, tane tane, an be an
fırat kıyısında …içilen mırradan acı
ve deliydi balımız
-ki en çok sevdiğini kanatır insan-
ben hayatta en çok seni öptüm
dudağım dudağına
tenin tenime değende
en güzel kırmızısı dünyanın
ben en çok sana güvendim hayatta
tuttum elini eğildim uçurumuna yüzünün
kar yağarken düşlerimize incecik
sen gibi örtmedi bir daha kimse üstümü
ben hayatta en çok sana küstüm
giderdim senden sana varırdım
sığındığım dulda yine senin kuytun
iflah olmaz martısıydım göğünün
ben tufeyli, ben evcil, ben vahşi
ne olduysam hep senden yana, sana doğru
yirmi bin gözüyle baktım kelebeğin sana
bakar gibi suya gül, uçsuz ve sonsuz
bir yavru kuş ağzıydı yüreğim ağzında
işte öyle, işte öyle, işte öyle sevdim
hayatta ben en çok seni sustum
yaşım göstermedim yağı yabana
geceler boyu eğirdiğim kınnaptın ince
ellerim kalebent, gözlerim sufi
ben seni bir büyük yemin gibi sevdim
ben hayatta en çok seni…
şimdi kim özür dileyecek kuşlardan, kim
hangi dal, hangi mavi
Perihan Baykal
Şub 23
YÂRE
bütün ruhumla
sana taşındım sevgilim
pâre pâre
yaralarımla
diri ve kırmızı
kalbimdi bıraktığım avuçlarına!
sığamadım…
sığamadım…
sığamadım…
ah o şahlanan maya, o burcu hisar
nağmesi aya değen çağanak:
yer ile yeksan!
yan! ılgım… katlan yine eğnine
sarılarını sar geri, sırlan!
dinler gibi kendini ney
susar gibi kendine neyzen
kalsın bende yalnızlığın
suretâ bir sağanak
unutma!
acıdır suyu pişmanlığın
gün gelir hatırlarsın
kıyından geçmişti bir vakit
yelkenleri güneş fırtınası
bir dev kadırga!
hercâi alacası değil çün
açar kızıl kan rengi
bir zor gülün bağrında
ve hak edene takar tâcını
aşk!
Perihan BAYKAL








