En parlak yanan, saçlarıydı akşam sevgilimin:
ona yolluyorum en hafif tahtadan yapılma tabutu.
Tıpkı düşlerimizin Roma’daki yatağı gibi, dalgalarla sarılı;
beyaz bir peruk takmış benimki gibi ve sesi kısık çıkmakta:
yüreğin kapılarını açtığımda benim gibi konuşuyor.
Bildiği Fransızca bir aşk şarkısı var geç ülkelere
yolculuğum sırasında ve sabaha mektuplar yazarken söylediğim.
Duyguların kakmasını taşıyan güzel bir sandal bu tabut.
Daha gençken senin gözlerinden, onunla bırakmıştım
kendimi kanın akıntılarına.
Şimdi ise Mart karlanında ölü bir kuş kadar gençsin,
şimdi sana gelip söylüyor Fransızca şarkısını.
Hafifsiniz: ilkbaharımı sonuna kadar uyuyorsunuz.
Ben daha hafifim:
yabancılara söylüyorum şarkımı.
Paul Celan












