bu şiirde iki göz var biri senin; biri onun Senin o karanlık, küf kokulu matem gözlerini terkediyorum biliyorum; saçlarının sarısı gözlerinin yeşiline karışmış biliyorum; sana benzemek için melikeler birbiriyle yarışmış fosforlu ve derin bakışlarına çağlar boyu nice destanlar yazılmış oysa ben görülmedik bir lale yaprağına gökleri kıskandıran bir destan yazıyorum gözlerin değişip kaplasın karanlığı bütün …
Kategori: Türk Şiiri
Şub 23
Feci
diyebilirim ki kırk yıl sürdü içimkırk yıl sürdü içimi titreten zamanbu muammabaşımı en feci yastığa koyupyüzündeki tek tanrılı dinleri denedimyüzündeki en unutkan yerleri diyebilirim ki bilinmeyen dualar buldumbaşka bitkilerıhlamursusmak ve yutkunmak geldiğimde tek tanrılı dinlerde yer yoktusuratımı astımkırk vakt’e bakıp sana inandım her duası feciyle biten bir ibadet çeşidi buldumkırk yıl günde beş öğün yutkunmaksefadan …
Şub 23
Çalma Neyzen
Bu nasıl bir çalıştır neyzen Allah aşkına? Yeryüzünün bütün denizlerini üzerime yürütüp, bütün dağlarını üstüme mi yıkacaksın hiç acımadan bu gece?Hangi acının metruk akşamlarını doldurdun yüreğinin yeminli düşlerine? Kördüğüm bir zaman kan mı damlattı iniltiyle yıkanmış siyah saçlarının dalgalarına? Ben sana “sus” demem, yüzyıllarca üfle, cehennemler gibi ateş hücum etsin üşüyen sırrıma ki, alev alev …
Şub 23
Bir Su Yılı Denebilirdi
Bir su yılı denebilirdi geldi geçtiÜstünde durmuyorum.Terledim, bulanık baktım.Ne varsa kendiliğindendiHemen hemen evden çıkmadım. Sanki avuçlarımda sürekliYıkanmış, tabağa konmuş bir meyvenin ellenmişliği,Ola ki makyajı bir oyuncunun, karışmış gözyaşlarınaYeni kireçlenmiş bir duvarın kireciAvuçlarımda sürekli..Bir su yılı denebilirdi üstünde durmuyorumKalmışsa kalmıştır bir çomak gibiKuruArtık kullanılmayan bir demiryoluKararmış, kırık dökükÜstünde bir yük vagonu. Mavi bir araba kapımın önündeBütün …
Şub 23
Fiyakası Nedir Hayatın
1.Hayatımı nasıl taramalıyım ki fiyakalı dursunkimse anlamasın bir İstanbul hatırası olduğunuyoksa taşralı bir küçük adam Paris ‘te şair olurve ölür, ütülü bir mendil gibi unutulur Galiba insanın yakışıklı bir kalbi olmalı öncesık sık tozu alınmalı, parlatılmalı aynalı sözlerlebenimse kâlp hususunda cilalı bir cümlem bile yokmırıldandığım sözlerin çoğu ondan gelse de Kendime en çok on yedi …
Şub 23
Yüreği Çatlayan
içeriye girmeden eşikte durdumkoklaması gibi bir kedinin tehlikeyine mahcupluktandı ne de kararsızlıktandönüp dönüp uzakları seyredişim benimle birlikte dolan soğukladonup kaldı çay bardaklarının neşesikararsız ve şaşkın ev hanesinindönerken davetsiz konuğa bakışları sisi henüz çekilmiş bir ovanınortasındaydım sanki çarpık yüzümlegünlerdir bozguna uğramışlığımıkarın karanlığı bile saklayamamıştı öylesine uysaldım ki sen bile şaşardınkayıtsız susarken bütün imalaraböyle değil mi paylanan …
Şub 23
İKİ KERE GELMİŞ GEÇMİŞ OLA
Taşları eriterek önümüze döşüyor, yürüyüp gidiyoruz “_ Son oyalanmasını göstermeyi kim keşfetmiş ilkin? _ Çok köke inen bir soru bu, binayı çökertir, kovun bunu…” Demek ki ben, sesimi asıp can çekiştirmeye yazgılıyım. Çünkü başıyla oynanmış bazımızın, eti yavaş yavaş kelle olmuş Büyüdüğü doğru ağaçların ama doğru değil çocukların Büyümek istedikleri… Susacak ne çok şey var… …
Şub 23
Ev Türküsü
şairim ben, varlığın evinde oturuyorum,düzgün ve temiz tutuyorum onu,her gün silip süpürüyorum,havalandırıyorum yeni esintilerle.buna karşılık, Ev Sahibim dekira almıyor benden. erken kalkabiliyorum her sabah;neden mi, çünkü, güneşin doğacağı saateben kendim karar verebiliyorum bu evde.kalkıp önce yıldızları topluyorumgece ortalığa saçılıp dökülen;sonra tarlaları suvarmaya gidiyorum,çayırları biçmeye,kendi küçük göğümde; ikindi üzeri, serin gölgeleriyleperçemlerinizi, yüreklerinizi yalayan.göçmen kuşlarla dolduruyorum nefesimi,ve …
Şub 23
Sone
Eskiden beri alışkınım pencerede Suyun ya da ormanın uğultusuna Çabucak uyudum böylece Yatıp kaldım onun uzun saçlarında O acılı geceden çok şey kalmadı aklımda Biraz dizinden, azıcık boynundan Sabun kokusu siyah saçlarında Ve onun için kulaktan duyduklarım Yüzü çabuk unutulur demişlerdi İnce bir şey olduğundan üstünde Yazılmamış boş bir kağıt gibi Yüzü pek gülmez demişlerdi …
Şub 23
Koru Kendini
Kaldırınca tabancasını Nişan almak için sarı saçlıya Parıldayıverdi gözleri Koru kendini Kırlangıçlar uçuştular Korkudan çığrışıp Kanat çırparak koru kendini. Hadi söyle bana müziği seversin sen Nasıl çalar insan hapishanede Ağrılardan, sızılardan sonra Romatizmanın zincirlerin kemirdiği elleriyle. İşte nişan aldı tam Kemanının üstüne Iskalamaz iyi nişancıdır Koru kendini Ama teller gene şakıdılar Doldular havayı titrek titrek …