Bir şiir; bir darlık bir dargınlıktırİnsanla insan arasındaKapıyla menteşe arasında,El ile kalem arasında Ve düşünceİlle düşünceTutunulamayanBiri vardır Hayriye Ünal
Kategori: Türk Şiiri
Şub 23
Saatler Geyikler
SU’ya: bizim uslanmaz ruhlarımızhiç kumrulaşabilir mi?suskuyla yanyana oturan iki kumru..iki sevgili yanyana oturarakuzun süre hiç konuşmadanyani kumrulaşabilinir mi? dünya tatsızlığı kristalleşirken kimyasal bir çözeltide,hiç bir şeyi çözemezsin…bileklerini de kesemezsinanti-maddeye kaçmak istersin sadecebazen ama bir insana bir şey olurkısa süren bir şeyiki geyiğin sıçrayıp havada öpüşmesi gibibazı insanlarla yıllarca görüşsen de bir şey olmaz.…ormanda bir kuş …
Şub 23
pirinç
pirinç ülkesi pervazlarda beliren ilk bir erik yeşili gibi dağılan tepelere güneş nasıl kayarsa gölge-tarlaların üzerinden kalem öylesine kayıyor pirinç kelimelerle bu sabah yatağımın kenarında bütün günahlarımın silindiğini gösteren bir işaret buldum: kayık şeklinde bir leğenin içinde yüzen bahar dalları… ah evet, uzak okuyucu, günahların hatırlanmadığı bir yer olmalıydı bizim için… Hiç kimsenin göndermediği artık …
Şub 23
Y-Faktörü
o bana suda birşey aramaktayardım etti. yaşamımdakisaklanmış şey bulundu.bir inci kolye dizdimkadın olmanın anlamını düşündüm.onun için elinde çam dalıtutan bir gelin olmak isterdim.yok aşk değil,uyuşmak,anlaşmakbütün o boktan şeyler değil.yok yok aşk değil, aşk hiç değil. Onun bir sözcüğüyle yaşamımdaYer alan herşeyi çöpe atmak isterdim.Gelgelim aşk değil bu, aşk hiç değil.Bir şey arayan bir kadının aradığı …
Şub 23
Garip Kuşun Yuvası
Bu evden içeri biyol girene,Oh çekmek yasak;Sofrasında tuz, lambasında gaz yasak!Öyle bir evdir ki bu,Hayale yakın, akla uzak;Delibozuk kapılarıToz bürüdü salkımsaçak;Daha açık konuşalım:Bizim evin merdiveni,Bilemedin üç basamak. Oturmuş kös dinleriz;Kimimiz arif, kimimiz ahmak;Bir babamız vardı katı yürekli,Ektiğini biçemedenGürledi gitti. Gazhane yollarından toplayıpKömür koydum mangala;Şubat sonlarında bir kış gecesi;Oy dingala dingala…Yalın ayak, başı kabakAnamız geldi;Eğildik eteğini …
Şub 23
Kaldırım Mühendisi
Günler günleri kovaladı, aylar ayları;Sabah karanlığında, öğle üstü, geceleyinAşk yılları,Öğrenim yılları;Pembe yıllar başımın tacı,Zifiri yılları anama söylemeyin…Ham hayaller, olmaz işler peşinde,Gözüm kime ilişse ben onun yâri… Kabaetime pıçak sokuluyor aşktan ötürü;Caket pantol kumara gidiyor aşktan ötürü;Gençliğimi harcıyorum bir çırpıda;Bu da mı aşktan ötürü?Dangalak! dese biri…Hayatımın bu parçasmı neye benzetsem?Mesela, mesela, mesela…Osmanlı tarihinde Deli İbrahim Devri. …
Şub 23
Astar
Siz hiç eski tahtalara yağlı boya yaptınız mı?Bütün iş ilk çekilen boyadadır, astardaAstar düzgün değilse tepserir boyaIslak duvarlar gibi dökülür pul pul Bir hava kabarcığı alttan doğru yavaşTaşır bazı şeyleri dipten yüzeÇıkar suya yukarı, döner bir zaman yavaşSöner suyun üstünde Daha demin titrek dokuyordu aşkıKonuşan bakışlar, ince gülüşlerDaha demin vardı Sustunuz ikiniz de, gözleriniz daldıBoğdu …
Şub 23
Gittin Ya
IGittin ya; denizlerin çekilmesiDalgaların eğilişi, turnaların göçüBunu anlattın bana, bir rüzgârBunu fısıldadı geçip giderken Bekle dediydim, gör yelkovanÜrperişini ve getirdiği müthişRüyâyı; o cümbüşü, çengiyi;Hepsi esmerdi, çok esmerdi. Bir esmerlik kaldıydı sesindenBir de kum saati, çöl akrebi;Billûrun parçalanmış ânıydı, kiYüzüne sızdıydı ışk’ın şeraresi Suyu fısıldayan çıkrık, koyuYalnızlığa dalmıştı ve oradaBirikmişti zamanın esmer birVedâya benzeyen hikayesi Gittin …
Şub 23
Tayfalar
Haylidir görünmedi, akşamlarılimana rüya taşıyan ince gemi. Tayfalarız biz, biliriz mercanlarmisali, şikayetsizbeklemeyi. Derken kırık bir yüzgeç belirir suyunüstünde. Derisinde kapanmış zıpkınizleri. Işıldaklarımız bir anaydınlatıverir, iplere dolanmışo öfkeli iskeleti. Kapitan AhaB! Kapitan AhaB!Dilimizi midye kesti… Tarih okuyordukdip sularda. Yenik girdap bilgisi! Zarif bir kuyruk darbesibozar sonra bu sihri. Biter eriyen ayladefne kokulu ayinimiz. Ey ruhumuzdan eksilen …
Şub 23
Ah’lar Ağacı
1- Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses diye söylendim,Ardından Yıldırım Gürses…Aptal aptal güldüm bir de buna.Ayşecik vazoyu kırıyorVe ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına.Yapıştırsam da parçalarını …