Kategori: İstanbul Şiirleri

Koca Mustafapaşa Koca Mustâpaşa!

Ücrâ ve fakir İstanbul!Ta fetihten beri mü’min, mütevekkil, yoksul,Hüznü bir zevk edinenler yaşıyorlar burada.Kaldım onlarla bütün gün bu güzel rû’yâda.Öyle sinmiş bu vatan semtine milliyetimizKi biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.Mânevi çerçeve beş yüz senedir hep berrak;Yaşayanlar değil Allah’a gidenlerden uzak.Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayıHisseden kimse hakikat sanıyor hulyâyı.Âhiret öyle yakın seyredilen …

Devamını oku

İstanbul Şehremini Cemil Paşa’ya

Bütün hayatı uyur bir sema-yı mühmeldeGeniş ufukları efsanevi hikayelerinTasavvur ettiği gökler kadar beyaz, narin,Minarelerle müzeyyen, sevimli bir belde… O mai dalgaların bu sesiyle perverdeSevahilinde güler ruhu başka bir denizin,Gezer bu levhaya ait bir ihtiram-ı hazinMelul hisli mükedder nazarlı gözlerde. Bütün bedayi’-i ezman, nefais-i a’sarBu mai çehreli İstanbul’un beyaz ve uzunUfuklarında bulur penah si’r ü füsun …

Devamını oku

İstanbul

Benden öncede sana aşık olanlar vardıBenden sonrada oldular.Ne aşklar yaşandı sende,Ne aşklar son buldu yine sende.Hiçbir güzel senin kadar sevdiremedi kendini,Hiçbir sevgili unutturamadı seni.Rüzgarın birbaşka eser akşamlarında Sonbahar bir başka sarıdır yapraklarında Yedi tepen gelinlik giyer kışlarında Çiçekler erken açar erik ağaçlarındaYazı yaşayamaz olsamda kıyılarındaSen benim ilk ve son aşkımsın İSTANBUL. Ender Şahin

İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca’da

Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?.. Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle: Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî, Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi …

Devamını oku

ve sonra kalbim olaysız bir şekilde dağıldı

sanırım olay İstanbul’da geçiyorduismini vermek istemeyen caddelerdeolası bütün kaçış yolları tutuluyurtlarından çıkarılan adamlar arasındave aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu. artık halka açık bir yerde bekliyor seni hayatorda sana ölçü, birim ve düzen verilmemiştirmümkün mertebedeki adamlar ve kadınlarbeherler, masa saatleri ve ergonomiyok, ama herkes uyanık birtek benim uykum vardeğil mi ki beş dakikada bir erteliyorum …

Devamını oku

Beşiktaş Tramvayı

Bahçemdeki dut ağacıvurdu ince dallarıyla penceremin camına,bir Beşiktaş tramvayı geldi aldı beni,bir Beşiktaş tramvayı götürdü sana. Çemberlitaş, Şehzadebaşı, Saraçhane.Almışım parmaklarını ellerime,Beşiktaş tramvayında giderim yane yane.Terzi Adem, berber Ali,dikimaneden Emine teyzeve Makbule.Üç sarışın birader,Kapalıçarşı terlikçileri.Bir küçücük simitçi çocuk,levent bir hizmet eri. Hep iyi insanlar bunlar.Dert yüzü görmesinler.Eksik olmasınlar.Vatman ağabeyimiz de eksik olmasın.Her akşam böyle götürsünler seni …

Devamını oku

Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.İçimde tüten birşey; hava, renk, edâ, iklim;O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim.Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misâle. İstanbul benim canım;Vatanım da vatanım…İstanbul,İstanbul… Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;Servi, endamlı servi, ahirete …

Devamını oku

Lodos Fırçası

İstanbul’un aklını asıl karıştıran lodostur. Yalnız bu bir çocukla oynanan sevimli oyunlara benzer. O sebepten çocuğun mu aklı karışır yoksa çocuk kendi saflığıyla asıl akıl karıştıran mı olur, bilemezsiniz. Oynamaya doyamazsınız. Saatler erir, bilmeceler bulmacalara, dil oyunları beden bükülüşlerine katılır. Hatta, bazen elinde öyle bir fırça vardır ki bu çocuğun, deha bir ressam gibi sağdan …

Devamını oku

Güzde

sarayburnu aile çaybahçesindeki bir güz öğlesisen ben ve adını bile bilmediğimiz bir istanbuloturmuş konuşuyoruz her şeydensenin ellerin masanın üstündeuzun bir koşuya hazırlanıyorben geçip giden gemileri kovalamaktansoluk soluğa kalmışımistanbul uykusuz gözlerini oğuşturuyorbir martı beyazlığını düşürüyor masamızabir polis kimliğimizi soruyorzaman geriliyor geriliyor geriliyorwilhelm tel in eli titriyor ve kalbime saplanıyor okhemen ölüyorum orada ama duyuyorum sizicesedimin soğumaması …

Devamını oku

Nişanlılık

Hangi birini anayım,Buluştuğumuz kumluk, uzak iskele. Her yerde bir başkalık. İlk defa gelişimiz el ele. Sonra bir gün, kalabalık Beyoğlu, Girdiğimiz dükkânlar, güler yüzlü satıcı. İkimizi yanyana oturtup Resmimizi çeken fotoğrafçı. Rüzgâr dinmiş, ağaçlar dinler gibi. Gün batarken o sakin sonbaharda; Akşamları dolaşmamız Kolkola Mühürdar’da. Bir adam sokak fenerlerini yakar, İncecik vücudun vücuduma dayanırdı. Her …

Devamını oku