Suda yorgun, muzî tecellilerEdiyor bir takarrübü ifşâ: Kuğular, leyl içinde, sîne-küşâGeliyor, gözlerinde mestîler;Sanki mahmul-ihande keştîlerKi olunmuş nücûmdan inşâ… Ahmet Hâşim KUĞULAR Suda yorgun, ışıklı görünüşlerBir yaklaşmayı açığa vuruyor: Kuğular, gece içinde, göğüs bağır açıkGeliyor, gözlerinde sarhoşluklar;Yıldızlardan yapılmışGülümseme yüklü gemiler gibi… Ahmet Hâşim(Çeviren: Asım Bezirci)
Kategori: Hayali Cihan Değer
Şub 23
Ölüm belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır.
Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır. Said-i NursiMektubat
Şub 23
Artık ayrılığına kendimi alıştırarak avunmağa çalışsam yeridir
Vechi var kasdeylesem hicrinle ülfet etmeğe, Cenânî
Şub 23
Kızım bugün seni bu yuvadan okuluna yollarken seninle biraz da vedalaşıyorum
Kız çocukları kuş yavrularına benziyor. Doğdukları yuvada anne-babalarının gözetiminde hızla büyürler. Zamanı gelir kanatları ile uçma denemelerine girişirler. Kısa bir süre uçarlarsa da yine yuvaya dönerler. Nihayet o gün gelir ve bir daha dönmemek üzere uçup giderler. İnsan yavrusunun bir farkı, yuvadan uçsa da ailesini ve yuvasını unutmaması, o yuvanın her zaman yuvası olduğunu bilmesi …
Şub 23
Elemim Bir Yüreğin Kârı Değil
Hakkın Sesleri / Âyet Meâli (Neml, 52)“İşte sana, onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları!..” (Kur’an, Neml, 52) Geçenler varsa İslâm’ın şu çiğnenmiş diyârından;Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından;Yürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzârından.Bu mâtem, kim bilir, kaç münkesir kalbin gubârındanHurûş etmekte, son ümmîdinin son inkisârından? Evet, son inkisârından ki yoktur cebrin imkânı:Batıp gitmiş nazarlar …
Şub 23
”Gönül dağı’nda bir garip” : Neşet Ertaş (*)
Neşet usta da göçtü. Da diyorum, önceki bütün ustaları bu edat içine aldığım değil, belki, ‘ölüm ölüm hezen ölüm / evden eve gezen ölüm’, ‘ölüm öyle kara bir devedir ki, herkesin evinin kapısına bir gün mutlaka ıhar’ demek istediğimden… Usta hakkında birkaç söz etmek isteyince eski günleri hatırladım. ‘Sağ-sol çatışması’nın şiddetli olduğu günler… Neşet Ertaş …
Şub 23
Bakele
Benim babaannemdi, ama bütün köyün, annemgilin ve dedemin dediği gibi Bakele derdim ben de ona. Dedeme ise dede. Dedem, babamın anneme davrandığından daha iyi davranırdı Bakele’ye.“Sen yorulma, ineği ben sağarım.” Gider sağardı.“Su vereyim mi Bakele?” Verirdi.Bazı geceler çok soğuk olurdu yayla, “Dur Bakele…” derdi elindeki odunları alıp. “Sobayı ben yakarım.” Yakardı.Şehre indiği her sefer kalın …
Şub 23
Kalp düşünebilseydi, atmaktan vazgeçerdi.
Bugün sık sık yaptığım gibi düş kurdum, hayatımın tinsel tarafı büyük oranda bu amaçsız ve değersiz düşlerden oluşur. Rua dos Douradores ten patronum Vasques’ten, muhasebeci Moreira’dan, jilet gibi takımlar giyen şirket çalışanlarından, ayak işlerine bakan çocuktan, üniformalı uşaktan ve kediden bir daha geri dönmemek üzere ayrıldığımı tahayyül ettim. Adeta zincirlerimi kırmıştım, sanki bütün güney denizleri …