Kategori: Deneme

Kafes ve Kış

Ey esir kuş!  Uzak bağlarda ötüyorsun.  Kıştır…  Ben senden çok uzaklarda, kargaların velvelesi arasından o kuşun sesini duyduğu andan itibaren sana uçma ümidi ve aşkıyla tutuşan kuşu görüyorum. Adeta kanatları da ateşte yanmış, kararmış… Ama o esirdir, kafesi dardır, kafesinin parmaklıkları zindanın demir parmaklıkları gibidir. Yeni kafese kapatılmış vahşi kuş gibi, gece gündüz kendini kafesin …

Devamını oku

Kayıp ilânı vermek istiyorum evlâdım!

Yaşlı adam, karakolun üç-beş basamaklık merdivenini birkaç kez dinlenerek çıktıktan sonra, ilk gördüğü memura yanaşarak: – Kayıp ilânı vermek istiyorum evlâdım, dedi. Ne yapmam gerekiyor? Polis memuru, her günkü raporlardan birini yazıyordu. Antika bir daktiloyu takırdatıp dururken: – Hallederiz bey amca, dedi. Herhalde torun kayboldu değil mi? Yaşlı adam, dudakları titrerken: – Annemi on yıldan …

Devamını oku

“Pişmanlık hikâyenin sonu değil, ortasıdır.”

“Hüzün çocuklar için arada bir, yaşlılar için sürekli…” “İnsan ne yaparsa yapsın ölümlü bir varlık. Vücudu yaşlanıyor; hemen değil hayır, önce gözleri ya da bacakları ya da kalbi yaşlanıyor. İnsan parça parça yaşlanıyor. Ve bir gün ruh yaşlanmaya başlıyor. Çünkü vücut ihtiyar olmak istiyor, ama ruhun hâlâ özlemleri, hatıraları var ve hâlâ arıyor, seviniyor, arkadaşlarını …

Devamını oku

Ağlamayan gözden Sana sığınırım

Ağlamanın kendisiyle alay etmek bizzat ağlanacak bir durumdur. ”Hak rahmetinin insan gözünde damla damla olmasıdır gözyaşları. Merhametin eteklerinde dolaşan gönlün pırlantalarıdır gözyaşı.” Siz hiç firavunların, şeddatların, tiranların gözyaşına şahit oldunuz ya da duydunuz mu? Merhametsizlerin gözyaşını bilmesi ne mümkün! “Ağlamayan gözden Sana sığınırım.” diyen gözü yaşlı bir Peygamberin ümmeti olanlar anlar ancak gözü yaşlı insanları. …

Devamını oku

Ahdolsun!..

Yaşadığı dünyanın haritasındaki bütün tanımları, bütün çizimleri, bütün görünümleri sevgiliye göre düzenleyen âşık haritacıyı bilirsiniz. Hani haritasını çizerken onun doğduğu şehir, onun evine giden yol, onun gezindiği çimenlik, onun altında oturduğu ağaç, onun su içtiği ırmak, onun… diye diye tanımlamış bütün mekanları ve yönleri. Hakiki âşık imiş o. Çünkü gönülden bir ahdin sahibi olduğunuzda, ömür …

Devamını oku

İki Kişilik İlişki Yoktur

Birini severiz… O olmadan yaşamımızın kalanı devam ettirmek zor gelir. O hep yanımızda yakınımızda yaşasa, her şeyin daha güzel olacağını sanırız. Gözler buluşur önce… Sonrasında kalpler ve eller… Dünya bir yana âşık olunan diğer yanadır. Dünya yansa sanki dokunmayacakmış gelir insana… Aradan biraz zaman geçer, siz deyin altı ay, ben diyeyim bir yıl… Derken rüya …

Devamını oku

Yaşama Uğraşı

Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onukurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi. Kadınların her zaman “ölüm gibi acı”, kötülük yatağı, aldatıcı, sürtük ve “Dalila”oluşlarının temel nedeni …

Devamını oku

Hayat, teselli olmaktır

Hayat, teselli olmaktır. Kişi teselli bulduğu şeyle yaşar, onunla hayattadır… Dünyanın oyuncaklarıyla teselli olan kişi ‘dünya ile yaşayan’; Rabbinin zikri ve meşguliyeti ile teselli olan kişi ise ‘Mevla ile yaşayan’ insandır. Bu geçici yurtta, birbirimize en büyük vazifemiz tesellidir. Yusuf Hemedâni- Rutbetu’l-Hayat

Kadere yenik düşen zaaflar

Son âna kadar beklersek mutlaka gerçekleşeceğine inandığımız mucizenin, ruhumuzun kuytusunda taşıdığımız umudun kaybolup gitmesine müsaade etmeyen ışığın özü nerede saklı? Ya da aynı soruyu gündelik hayatın diliyle şöyle mi sormak lazım acaba. İnsan nasıl olur da bir işe, insana, tutkuya, bir hayale tutunup ondan asla vazgeçemeyeceğine inanmaya başlar. Onu hayatın yaşamaya değer olduğuna inandıran sadece …

Devamını oku

uzanacağım ve ağlayacağım

Felâketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur: Çocuklarının felâketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarımçocuklarına fazlasiyle iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada …

Devamını oku