4. Ağlaya ağlaya yürüyorum kayalar üzerinden, Dehlizler ve ölüm vadileri üzerinden. Neden ki hakir görüyorsun Ahania’yı, Kendi ışıl ışıl huzurundan neden fırlatıp atıyorsun beni, Yalnızlık Dünyası içine? 5. Dokunamıyorum onun eline,Ne de ağlayabiliyorum dizlerinde, işitemiyorumTatlı sesini ve okçu yayını, ne de görebiliyorum gözlerini Ve neşesini, işitemiyorum adımlarını kiKalbim yerinden çıkar, duyduğumda o tatlı sesi! Öpemiyorum …
Kategori: Çeviri Şiirler
Oca 16
Kaçış
Bundan başka bir şey değildi aşkımız;gider, dönerdi gene ve bizegözleri kapalı, uzak, çok uzakmermerleşmiş bir gülümseme getirirdiyitik sabahın otundagarip bir deniz kabuğuruhumuzun inatla açıklamaya çalıştığı. Bundan başka birşey değildi aşkımız;sessizce yoklardı çevremizde ne varsa,açıklamak için ölmek istemeyişimizibunca coşkuyla. Ve tutunduysak başkalarının bellerine,vargücümüzle sarıldıysak boyunlarına,soluğumuz karıştıysabir başkasının soluğuna,ve yumduysak gözlerimizi, bundan başkabir şey değildi;bu derin acıydı …
Ara 30
Dünyanın Nihayeti
Şimdi sen ey ölüm, yaklaş banaMerhaba azat eden pranga Acıların zincirinden ruhumu hür bırakanDaracık boşluğa bedenimi bağlayan İşte karşında taze gençlik, al senin olsunNabzı atan bir kalp, kes nefesini Yeryüzünde bir emelim kalmadıZaten dünya sadece aptalların cennetidir İnsanlar mı? Hepsi vefasız, hilekârYahut huzur kaçıran bozguncu Zenginlik mi? Benim gözümde sadece,Ayyâr’ın çekirgesi, bir zehir. Şiir mi? …
Ara 28
Dımaşklı Asilzade Tevfîk Kabbânî’ye
Kelimeler kırık… Babanın göz kapakları gibiSözcükler zayıf… Babanın kanatları gibiO halde nasıl söylesin şarkıcı şarkısını?Hokkanın tamamı gözyaşlarıyla doluykenNe yazabilirim ki oğlum?Ölümün tüm dilleri mezara koymuşken Hangi gökyüzüne uzatıyoruz ellerimizi?Londra sokaklarında bize ağlayacak kimse yokken…Her taraftan ölüm saldırırken bizeKeserken bizi; iki söğüt gibiSana bakıyorum ve hatırlıyorum Ali’yi,Bana bakıyorsun ve hatırlıyorsun Hüseyin’i Sırtımda taşıyorum seni ey oğlumİki …
Ara 28
Geri Dön
Ara 27
SENDEN EN GÜZELİ UMULUR
Muzenî anlatıyor: Ölüm döşeğindeyken Şâfiî’nin yanına gittim ve; “Nasıl oldun?” diye halini sordum. Şöyle dedi: “Dünyadan gider, kardeşlerden ayrılır, ölüm şarabını içer, Aziz ve Celil Allah’a varır oldum. Bilmiyorum ruhum cennete gidecek de onu kutlayacak mıyım, yoksa cehenneme gidecek de acısını mı paylaşacağım. Sonra ağlayarak şu beyitleri okudu: Musibetler karşısındaAllah’tan kork ve ümit et O’ndan …
Ara 27
NEREDE BUZ VARSA
Nerede buz varsa, iki kişilik serinlik de vardır.İki kişilik. Onun için getirttim seni. Çevrende ateşten bir solukla –Güllerden gelmiştin. Sordum: Neydi oradaki ismin? O isimdi bana söylediğin:Kil parıltısı vardı üstünde – Sen, güllerden geldin. Nerede buz varsa, iki kişilik serinlik de vardır: Çifte ismi ben verdim sana.Gözlerini o isim altında açtın- Bir ışık vardı buzdaki …
Ara 27
Burada
Burada-kiraz çiçeğinin oradakinden daha koyuolmak istediği yerde.Burada – o çiçeklere öyle olabilmeleri için yardım eden el.Burada – binip kum ırmaklarıından yukarıseyrettiğim gemidemir atmışyatıyor, senin serptiğin uykularda. Burada-anlamı, tanıdığım bir adam:şakaklarında, bir zamanlar söndürdüğükorların renginde kır serpintileriKadehini fırlatmıştı alnımayara izini öpmek için dönmüştü.ve sonra,bir yıl geçince aradan,Dile getirmişti ilencini ve kutsamasını,bir daha hiç konuşmadı. Burada-yani akşamlarından …
Ara 26
GECEDE IŞIK DEMETİ
En parlak yanan, saçlarıydı akşam sevgilimin:ona yolluyorum en hafif tahtadan yapılma tabutu.Tıpkı düşlerimizin Roma’daki yatağı gibi, dalgalarla sarılı;beyaz bir peruk takmış benimki gibi ve sesi kısık çıkmakta:yüreğin kapılarını açtığımda benim gibi konuşuyor.Bildiği Fransızca bir aşk şarkısı var geç ülkelereyolculuğum sırasında ve sabaha mektuplar yazarken söylediğim. Duyguların kakmasını taşıyan güzel bir sandal bu tabut.Daha gençken senin …
Ara 15
jisei, rastlantıyla, ölmeden önce yazılmış son haiku değil; ölmekte olma bilinciyle ölüm karşısında yazılmış, ölme-haikusudur
Haiku, ölüm karşısında içinde şakacıdır: Onun neşesi, bütün ağırlığıyla ölümle birlikte duyulan yaşamın neşesidir. Çiyoni’nin “benim küçük yusufçuk avcım” diyerek ölmüş oğluyla ilgili yaptığı şakadır bu. Bu anlamda, Başo’nun, ölüm-döşeği haikusunu şöyle de anlayabiliriz: Her haikun, onu yazdıktan hemen sonra ölecek durumdaysan -ölmeyi düşünüyor, ya da öleceğini biliyorsan-jiseindir. Yani, her haiku, zaten, şakacılığında, ölüm taşır. Şimdi anlıyorum: …









