Geleceği pek parlak değildi.Sebepsiz dolanıyordu.Kuzey Carolina civarındaOtobüsle bir yerlere gidenGenç bir adamdı işteKar yağmaya başlamıştıDağlarda küçük bir kafedeMola verdilerGenç adam tezgahta oturduBir şeyler ısmarladıGelen yemek harikaydıKahve de.Garson kız tanıdığıBaşka kadınlara hiç benzemiyorduBozulmamıştı.Doğal bir mizahVardı her halindeAşçı deli deli konuşuyorduİçerdeki bulaşıkçı gülüyorduTemiz düzgün bir gülüşleGenç adam camlardan kara baktıBu yerde sonsuza kadarKalmak istedi canıİçine tuhaf bir …
Kategori: Çeviri Şiirler
Şub 23
GECEYE TÜRKÜ
1 Doğup da bir soluğun gölgesindenDönüşüyoruz işte bir terk edilmişliğeVe biziz sonsuzlukta yitip giden,Kurbanlar gibi, adandığını bilmeden neye. Tek şey yok bize uysun öyle dilenciler gibi,Biz çılgınlara o kapalı kapıda.Fısıltımızın yitip gittiği,Sessizliği dinliyoruz körler gibi orda. Yolcuyuz işte yok bizde hiçbir erek,Bulutuz, rüzgârla sürüklenen,Çiçeğiz, ölümün soğuk ikliminde titreyerek,Koparılmayı bekleyen. 2 Bende gerçekleşsin en son acılar …
Şub 23
Ders, Kasım Öğle Sonrası
Mürşitten müridine: Bugün en küçük notaları bulacağız,kağıtta bulunmayanlarıfakat sestekileri, teldekileri,havadakini, saçtakini, kulaktakinive dinleyen yürektekini.Büyüteç ve bıçakla gelme,solarlar büyük gözlerinin görüntüsünde,ölürler onları kestiğinde. Sessiz ol. Sessiz ol. Evet, biraz çalgı çalabilirsinistersen şarkı da söyle,dışarıdaki ağaçların arkasındaki biri içinçalıp söyle,bu ya da başka bir ırmak kıyısındakapalı ya da ışığı sönük evde.Yukarı bakman gerekmez,ama dinle,dinle ışığı. Oradalar işte. …
Şub 23
Zindan Mumu
sehere dek, ey mum, başucumdakibu gece Allah için uyanık ol hüznün gölgesi gönle çöktü ansızınbu gece acı bana hüzünlen. umut arzum kana bulandıhüzün okları öylece gönle saplandı hayatın bu sarhoş denizindeumut gemim karaya oturdu. ah! Dostlar yetişin feryadımaölüm yetişecek feryadıma bu gece yoksa korkarım canımdan da öte şu şirin, yoldanben ölümün tuzağına düşünce yetişir. ey …
Şub 23
Ben Neyim?
ben neyim?suskun bir efsane yüzlerce yalanın kucağındarüzgarın işvesine kanmış bir toprakgülüşün her zehri sonrasında sönen bir hışımorman gecelerinin gönlünde saklı bir sır. ben neyim?zincirlenmiş hışım feryatlarıbir cinnetin hatıralı bakışının iftirasıyüzlerce umudun dişleri dibinden sızan bir zehirçağın lanet kahpesinin çirkin sövgüsü ben neyim?yerde arzunun mutlu kervanındanbir kül yoldayuvanın yolunu yitiren bir kuş dolunaydakara gecede ben neyim?bir …
Şub 23
Güneş uykuya yatmış bu akşam bulutlarda
Güneş uykuya yatmış bu akşam bulutlarda.Yarın fırtına var, sonra karanlık ve gece, Tan ağaracak sisin içinden sızan ışıkla, Derken günler ve geceler, ardı arkasınca! Geçip gidecek günler, geçip gidecek zaman Dağların üzerinden, dağların, denizlerin, Irmakların gümüş sularından, ormanlardan Anlaşılmaz ilahileri gibi ölülerimizin. Ve suların yüzü,ve kırış kırış ama genç Dağların alınları ve yemyeşil ormanlar Daha …
Şub 23
Beş Vakit Namaz Eşliğinde Yaşam
SABAH NAMAZI Vakit seher? Zamanın rahmine sabahın nutfesi düştü az önce. Gün doğuyor yine ve yeniden. Şimdi hatırla ki, sen de bir zamanlar yokluğun karanlığında yitiktin. Kimsenin adını bilmediği, hatırını saymadığı bir yetimdin. Hatırla ki, Rabbin seni yokluğun gecesinden varlık ufkuna eriştirdi. Unutulmuşluğun gecesinde bırakmadı seni. Rabbin seni sahipsiz de bırakmadı.Şimdi seher vakti. Sıyrıl gafletin …
Şub 23
Gılgameş Destanı
Onuncu Tablet Sâkiye Siduri, denizin ıssız bir köşesine yerleşmiştir. O tahtında oturuyor. Sâkiye için ağaçtan ayaklar yapılmıştır. Bu ayaklar üzerine altından yapılmış şıra fıçıları konmuştur. Tanrıça sık bir duvak örtünmüştür. Yüzü görünmemektedir. Gılgamış koşup onun yanına geldi. Kirle örtülüdür. Bir posta bürünmüştür. Bedeninde tanrı eti vardır. Gönlü üzgündü. Yüzü uzun yolculuk yapan bir yolcunun yüzüne …
Şub 23
Elini Uzat Bana
Tıpkı senin gibi ben de katlanıyorumkaranlığı bitmeyen ayrılığa.Neden ağlıyorsun? Ağlayacağınaelini uzat bana,söz ver yeniden geleceğine bir düşte.Sen ve ben bir acılar dağıyız.Sen ve ben bir daha buluşamayacağızbu yeryüzünde.Ah, yıldızlarla geceyarısıbana bir selam gönderebilsen. Anna Ahmatova
Şub 23
ESKİ GÜNLERDİ
Eski günlerdi, evlatYürek ile gülünürdüve gülünürdü gözlerle;oysa yalnız dişleriyle gülüyorlar artık,aranırken gölgemin peşindenbuza kesmiş gözleri. Öyle zamanlar da vardı elbetyürek ile el sıkışılırdı;geçti gitti tümü, evlat.yüreksiz el sıkışılıyoraranırken diğer elbenim boş ceplerimi. “Burası evin,” “yine gel,”diyorlar, ve tekrar geldiğimdeve hissettiğimde evimdeymiş gibibir defa, iki defa,üçüncü olmuyor hiç-kapanmış buluyorum tüm kapıları üzerime. İşte böyle böyle çok …