Kategori: Altı Çizili Satırlar

BİRKAÇ KISA GÜN…

Birkaç kısa gün.. Ve ben ne kadar çok yaşadım! Aynaya bakmağa pek cesaretim yok; saçlarımın ağarmış olmasından korkuyorum…. Ve bu kalb, ah, bu o kadar ihtiyar ki. Geceleri, gözümü yummadan geçiriyorum. Uykuyu artık aramıyorum bile. Nasıl olsa bulamam. İçimde ümit uyuyalı gözüme uyku girmiyor. Artık ıstıraplar bile hep yoruldular, bana işkence etmekten yoruldular; halbuki göğsümüzün …

Devamını oku

EĞER ALLAH

Eğer Allah bana: Çocuğum, nasıl istersen öyle öl, sana izin veriyorum deseydi ondan şunu dilerdim: Sonbahar, fakat güzel, munis, açık bir sonbahar olsun; sararmış ağaç yaprakları üstünde güneşin ziyası pırıldasın. İlkbahardn kalan bir kuş, sarı yapraklar arasında son şarkısını söylesin. Ve ölüm, sonbahardaki tabiat üzerine nasıl yavaş yavaş, hissedilmeden inerse, bana da öyle gelsin. Ancak …

Devamını oku

Şiirlerimin faydası olacak mı? Ölüm beni koynuna aldığı zaman, mezarımın üstümde, ay gibi parlıyacaklar mı?..

Gece mi oldu, yoksa gözümün nurunu mu kaybettim ?… * Şüphe tuhaf bir çocuktur! Dünyaya geldiği anda karnı açtır; hemen yemek ister. Karnını doyurunca da canavar olur… * Ey ebedi muammalı duygu, ey aşk! Ey, suyunun üstünde, bir kere süprüntü, başka defa çiçek lâkin, her ikisini de aynı yerden insanların kalbinden – getiren ulu nehir! …

Devamını oku

Sözcüklere gerek kalmadan beni anlayacaklarını sandım

Lahey, Pazar civarı, 7 Mayıs 1882Theo van Gogh’a Bu mektubun içeriği hakkında Mauve’a söylemek isteyeceğin şeyleri sana bırakıyorum ama daha ötesine geçmesine gerek yok. Sevgili Theo, Bugün Mauve’la karşılaştık, aramızda çok kötü bir konuşma geçti, bundan sonra onunla hiçbir zaman barışamayız artık. Mauve o kadar ileri gitti ki artık dediklerini geri alamaz, zaten almak istemez. …

Devamını oku

Otuz yaş, yaşamında bir istikrar döneminin tam başladığı yaştır

Kimi kez 30 yaşımda olduğuma inanamıyorum, çok daha yaşlı hissediyorum kendimi. Özellikle ne zaman oluyor bu, biliyor musun? Beni tanıyanların çoğunun bana “rate” gözüyle baktıklarını düşündüğümde ve bazı şeyler düzelmezse belki de haklı çıkacaklarına inandığımda… Dediklerinin doğru çıkabileceğini düşündüğümde öylesine güçlü bir duygu oluyor ki bu, içim kararıyor, sanki şimdiden gerçekleşmişçesine bir umutsuzluğa kapılıyorum. Daha …

Devamını oku

Marina Tsvetayeva ya da Alabuga’da Ölmek

Tavan arası penceresinden görüyorsun tepeyi, servi ağacını, köylülerin unuttuğu patatesleri bulmak için her alacakaranlıkta keşfe çıktığın tarlayı. Kabukları sen yiyip, içini karnı hep aç olan Mur’a ayırıyorsun. Oğlun öylesine sıskaydı ki zayıflıktan kemikleri sayılıyordu. Önce maviye dönen sonra akşam karanlığında gözden kaybolan bir tepe, hiçbir yere gitmeyen kıvrımlı bir yolun kenarına dikilmiş bir servi ağacı …

Devamını oku

Ev Şiirleri Bercestem

Kapıları ölü, sağ Bütün akrabaya kapalı Bir ev bulsak, O ev yalnız ikimizin olsa Hep orada otursak. İç içe bu evler, bıktım, Birbirine bağlı. Sözde kalır ayrı evlere çıkmak, Dağ başlarında bile olsa Yalan, evlerin yalnızlığı. Bir duruş tazeler eski bir acıyı Hortlatır gerilerde bir derdi bir bakış. Bu ev sizin öyle mi? Yanlış! Önceki …

Devamını oku

Bir ağacın ölümü, büyük bir mimarî eserinin kaybı gibi bir şeydir 

İstanbul gittikçe ağaçsız kalıyor. Bu hâl aramızdan şu veya bu âdetin, geleneğin kaybolmasına benzemez. Gelenekler arkasından başkaları geldiği için veya kendilerine ihtiyaç kalmadığı için giderler. Fakat asırlık bir ağacın gitmesi başka şeydir.

Esareti bir kafes içinde olmaktan ibaret sanmayın. İnsan, söylenmesi gereken yerde susuyorsa esirdir.

Hayat bir mizansen gibi türlü kapılar açıyor sana. Ve her kapının ardında, yeni bir kapı daha! Yürüyorsun; belki yoruldun belki henüz erken vazgeçmek için. Vesveseler de bırakmıyor yakanı. Lakin yürüyorsun; çünkü insan yürümekle mükelleftir, kapılar yürüsün diye var.*Kalabalıklar arasında herkes yalnız. Bu kanıya varmak zor olmadı. Yaşadığımız devir, maalesef herkesi yalnızlığa sürüklüyor. Kalbini açmak zayıflık, düşünmek taşlanmak demek. Nezaket …

Devamını oku

Kötülük ekilen bir tohumdur. Allâh onu yeşertir, meydana çıkarır.

Sufînin biri, gündüz evine geldi. Evin bir kapısı vardı. Yâni savuşacak aşka bir kapısı yoktu. İçerde karısı bir kunduracı ile beraberdi. Kadın nefsinin hilelerine uymuş, bir kunduracıya kul köle kesilmişti. O bir göz evde, o tek odada sevgilisi ile buluşmuştu. Kuşluk vakti sûfi gelip de hızlı hızlı kapıyı çalınca, ikisi de şaşırdı. Çünkü ne, bir …

Devamını oku