En çok yorum alan yazıları
- Bize Kalan Nedir Söyle — 3 yorum
- DEPREMDE GÖRDÜKLERİM — 3 yorum
- Ayrıldığımızda İkimiz — 2 yorum
- Son Hatıra — 2 yorum
- Çamur Etkinliği — 1 yorum
Şub 23
Ömrümüz kısa biliyorAramızdan ne kadar çok menekşe geçerse o kadar iyiEllerini çektin ve karanlığımız başladıBiraz ışık içinGeçmiş yanılgıları ve telefonları yaksamBir karınca bir akşama girerkenHiçbir ülkede gölgesi olmayan ağacınTopraktan önce göğsüme dolan sırrınıHerkes kendi üzerine yıkılacak duvarını ararkenAteşten bir emanet olarak sana bıraksam Ömrümüz kısa biliyorsunBelki de geldi sıram Mevlana İdris
Şub 23
“Hüzün çocuklar için arada bir, yaşlılar için sürekli…” “İnsan ne yaparsa yapsın ölümlü bir varlık. Vücudu yaşlanıyor; hemen değil hayır, önce gözleri ya da bacakları ya da kalbi yaşlanıyor. İnsan parça parça yaşlanıyor. Ve bir gün ruh yaşlanmaya başlıyor. Çünkü vücut ihtiyar olmak istiyor, ama ruhun hâlâ özlemleri, hatıraları var ve hâlâ arıyor, seviniyor, arkadaşlarını …
Şub 23
Ağlamanın kendisiyle alay etmek bizzat ağlanacak bir durumdur. ”Hak rahmetinin insan gözünde damla damla olmasıdır gözyaşları. Merhametin eteklerinde dolaşan gönlün pırlantalarıdır gözyaşı.” Siz hiç firavunların, şeddatların, tiranların gözyaşına şahit oldunuz ya da duydunuz mu? Merhametsizlerin gözyaşını bilmesi ne mümkün! “Ağlamayan gözden Sana sığınırım.” diyen gözü yaşlı bir Peygamberin ümmeti olanlar anlar ancak gözü yaşlı insanları. …
Şub 23
Yaşadığı dünyanın haritasındaki bütün tanımları, bütün çizimleri, bütün görünümleri sevgiliye göre düzenleyen âşık haritacıyı bilirsiniz. Hani haritasını çizerken onun doğduğu şehir, onun evine giden yol, onun gezindiği çimenlik, onun altında oturduğu ağaç, onun su içtiği ırmak, onun… diye diye tanımlamış bütün mekanları ve yönleri. Hakiki âşık imiş o. Çünkü gönülden bir ahdin sahibi olduğunuzda, ömür …
Şub 23
çok daha fazla, ah evetçok daha fazla, susabilir insan saatlerceölülerin bakışları misali kıpırtısız bakışlarlabir sigara dumanına dalabilir insanbir fincanın biçimine ya darenksiz bir çiçeğe, bir halıyadüşsel bir çizgiye, duvara kuru pençelerleperdeyi bir kenera çekip insan görebilirsokak ortasında delice bir yağmurun yağdığınıbir çocuğun renkli uçurtmasıylabir balkonun altında durdurğunueski bir at arabasının boş alanıgürültü aceleyle terk ettiğini …
Şub 23
durmadan taşırdım yanımda üç şeyiiri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi ipekten çalınmış umutlarla taşırdım ah sevgilim derdim, ölüm ne kadar çoktu yaşadığımızda. bize hep beyaz mendil sallayan ölüm ki, iki kapısında haki bir yalnızlık dikilirdi ve hatırlatırdı bize, güz kuşlarının uçup gittiği denizleri. bense, yulaf kokan dağlı ellerinde dolaşmak gibi …
Şub 23
sevgilim bir kır şiiribağbozumunda buldum onuerkekler şarap içiyordukadınlarsa eski sarhoş sevgilim bir kır şiiribir elmada buldum onuerkeklerin gözünde uykukadınlarsa ezilmiş üzüm sevgilim bir kır şiirikulübede buldum onuerkekler horluyordukadınlarsa düş çobanı sevgilim bir kır şiiriyatağında buldum onugözlerimi kapayıncaaçıldı içteki duygu sevgilim bir kır şiiribağlar çoktan bozuldusevgilim bir kır şiiribeni unuttuğunu da unuttu Lina Salamander
Şub 23
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenirkadın gider ve bir şair doğar bundan (Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim) “Yazın bittiği her yerde söylenir”se kadının gittiği de her yerde söylenir kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir: Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir, yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın …
Şub 23
bir yaprağım eski, bu parkta,senin elden ele dolaştırdığın.ölü kuşlar mevsimi: güz! diyordum………………………………… dallarda kırık aşkları gönlümün. bir bankın içine birikmiş duruyor………………………………… kokusu bir karanfilin,kokluyorum,………………………………… sen kokuyorsun. iğne ucu ayrılıklar dışındaeskiden olduğu gibi pek konuşmuyoruz………………………………….. karşılaştığımızda,iki ayrı yöne giden iki ayrı kuğu gibi. bir gölgesi var ama ağırlığı yok anıların yüreğimde, biliyorsun… dün bu parkın rüzgar …
Şub 23
üşümüştüm…düşlerimin üzeri açıktı, bendim,arzularımsa çıplak, onlardım,ufacıktı dileğim mavi suya;örtük bakışının dolaysız ısısıo kadarcıktı! üşümüştüm…ölülerimi taşıyordum, öyle sağır,kaç kez dokundum soğuk dudaklara.bilemedim nasıl dönmez o gözayrıldığı kaynağına,direnir o kadar! üşümüştümbu yaklaşan kışla değil,deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil,ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta.kaçışının gizini gönlünde tuttuğunbilisiz aşkı……………..(nı) ver bana! üşümeyeyim… Nilgün Marmara