MONTANOGLA, 26 MAYIS 1949
Sevgili Bay Thomas Mann,
Tüm dostlarınız gibi biz de kötü haberi hayretle ve derin bir duygudaşlıkla karşıladık. Biz yaşlı insanlar dostlarımızın ve yol arkadaşlarımın gittiğini görmeye alışığız; fakat biz gittiğimizde yerimizi alacağını ve bir bağlamda bizi sonsuz sessizlikten koruyacağını düşündüğümüz neslin içinden, bize yakın birini kaybetmek gerçekten korkunç bir şey. Bunu kaldırmak zor.
Klaus1 hakkındaki fikrinizin ne olduğunu çok fazla bilmiyorum. Başlangıç çalışmalarını ilgiyle ve yakınlık duygusuyla takip ediyordum. Sonrasında, edebî çabalarının azalmasından dolayı sizin açınızdan bazen canım sıkılıyordu; fakat kendisini aştığı ve sonuç aldığı bu çabaların ince ve değerli bir çalışma olan André Gide hakkındaki kitabıyla sonunda doruğa ulaştığı düşüncesi beni teselli ediyor. Dostlarının ve sizin kalbinizi kazanmış olan bu kitap, yazarından sonra uzun süreler yaşayacaktır.
Bugünlerde sizi ve eşinizi her zamankinden daha çok düşünüyoruz. Yüreğimizin derinlerinden gelen duygudaşlıkla size elimizi uzatıyoruz.
Saygılarımla
Hermann Hesse
1. 21 Mayıs 1949’da Thomas Mann’in en büyük oğlu Klaus Mann, Cannes’da yaşamına son verdi.
***

Bu hayatın kısa sürmüş olması düşüncesi içimi kederle dolduruyor. Onunla ilişkilerim biraz zorluydu ve suçluluk duygusundan azade değildi, zira en başından beri varlığımın gölgesi onun üzerindeydi. Münih’te yayayan geç bir adam olarak kendisi genellikle delifişek bir prensti ve yaptıklarının çoğu saldırgancaydı. Sonra, sürgündeyken çok daha ciddi ve ahlaklı biri oldu, çok fazla çalıştı fakat bir yandan da o kadar çok serbest ve hızlı çalıştı ki bu da kitaplarındaki belirli hataları ve dağınıklığı açıklıyor. Ölme isteği ortaya çıkmaya başladığında bu istek onun belirgin canlılığı, nezaketi, rahatlığı ve albenisiyle o kadar kafa karıştırıcı şekilde ters düşüyordu ki bilemiyorum. Ona sunulan tüm sevgiye ve yardıma rağmen, kendini yok etmekte ısrar etti; sonunda sadakatten, vefadan veya kadirşinaslıktan tamamen uzak bir hale geldi.
Thomas Mann
6 Temmuz 1949
***
MONTAGNOLA, 17 MART 1950
Sevgili Bay Thomas Mann,
Derin bir duygudaşlıkla ağabeyinizin vefat haberlerini okudum. Yaşlılığın bize getirdiği garip ve çelişkili duygular uyandıran şeyler arasında, en yakınlarımızı, özellikle gençlik yoldaşlarımızı kaybetmek belki de en garibi. Zamanla hepsi yok olup gidiyor, öyle ki “öbür tarafta” burada olduğundan daha fazla dostumuz ve yakınımız oluyor ve birden şu “öbür taraf hakkında meraklanıyoruz, etrafımızda daha sıkı duvarlar ördükçe korkumuzu unutuyoruz.
Fakat tüm kayıplarımızla ve köklerimizin gevşeyişiyle, bencilliğimizi de bir kenara koymuyoruz. Ve bu yüzden, bu vefat haberini alıp kendimi alıştırdıktan sonra ikinci ve en güçlü düşüncem sizdiniz ve bu ayrılığın, kendi ayrılığınızı düşünmeyi de sizin için kolay hale getirmemesine dair umudum, kalbime ve dilimin ucuna aniden ve bencil bir şekilde sirayet ediyor.
Evet, tutkulu bir şekilde ışığınızın parıldamaya devam etmesini umuyorum. Hâlâ burada ve ulaşılabilir olmanız bana güç veriyor.
Eşimle birlikte size en içten selamlarımızı gönderiyoruz.
Saygılarımla
H. Hesse
***
[TEMMUZ 1952]
Benim Sevgili Hermann Hesse’m!
Sessiz mi kalacağım? Mümkünatı yok! Fakat çok önemli şeyler de söyleyemeyeceğim. Altmışıncı ve yetmişinci doğum gününüzde yazdım fakat şu anda ne söyleyebileceğimi bilmiyorum. J’ai vide mon sac. (Heybem boş.) Sizi tüm kalbimle sevip takdir ettiğimi, evet, bunu biliyorum. Fakat bunu herkes biliyor, siz de biliyorsunuz. O halde yetmiş beşinci doğum gününüzde size basit bir şekilde tekrar söyleyip sizi, yaşadığınız kutsanmış, keyif veren hayatı kutluyorum ve bize hâlâ hediyeler veren, bizim için hâlâ değerli olan bu hayatın, sonbaharında size mutluluk, huzur ve sükünet getirmesini diliyorum.
Goethe son mektubunda. “Dünya karmaşık meselelere yol açan karmaşık öğretilerle hüküm sürer,” der. Bugünlerde durumlar böyle, hatta daha kötü; bence düşünen insanın günümüzün absürt, karmaşık güçlerine karşı koymaya yönelik inceliğini koruması daha tehlikeli ve daha zor, tıpkı “kalenizde” yapmaya çalıştığınız gibi, sayedeğer dostum. Ve bu konuda sizin -saf ve özgür, zeki, iyi yürekli ve kararlı biri olarak- takdir edilir şekilde başarılı olduğunuzu görüyorum. Her şeyden önce bu örnek teşkil eden tutum konusunda sizi kutluyorum. Ve sakın benden önce ölmeyin! Öncelikle, bu uygunsuz olur, çünkü “sırada” ben varım. Ayrıca tüm bu karmaşada sizi müthiş özlerim. Çünkü bu karmaşada siz iyi bir yoldaş, teselli, dayanak, örnek ve teşviksiniz ve siz olmadan kendimi fazlasıyla yalnız hissederim.
Yakında sizinle ve hoş hanımlarla birlikte “kalenizde” olacağım. Pek bize uygun olmasa da insanların umutsuzluğuna kızacağız ve iç geçireceğiz, fakat aynı zamanda bu büyük büyük aptallıktan keyif alacağız. Flaubert bu konuda olumlu bir şevkle şairane bir şekilde konuşabildi. “H-énorme!” derdi, durumun büyüklüğünden hayrete düşmüş bir takdirle dolmuş olarak.
Her ikimize de hayallerin, oyunun ve biçimin tesellisinin bahsedildiği gözyaşı vadisi yolculuğunun sevgili, sadık yol arkadaşı, hoşçakalın!
Saygılarımla
Thomas Mann
***

[MAYIS 1955]
İTİRAF VE TEBRİK
Sevgili Thomas Mann,
Kısa süre önce faniliğe dair harika bir övgü yazmış ve sevgili Bayan Hedwig Fischer’e adamıştınız. Bunun kısa nesir eserleriniz arasında en iyilerden biri olduğunu düşünmüştüm, Tüm hayatlarımız boyunca biz şairlerin, fani şeylere sonsuzluk katmaktan daha büyük bir amacı olmuyor (yine de bu sonsuzluğun ne kadar göreceli olduğunun farkındayız); fakat belki de bu bize diğerlerine kıyasla faniliğin kendisinin ve yaşlı Maya ile cadının yanında olmaya ve onları övmeye yönelik daha fazla hak tanıyor.
Dostum, benden önce “ölümlülüğü kutsamanız” (faniliği övmekten başka bir anlamı olmayan, güzel bir ifade) durumunda, bunu övmeye veya kutsamaya kalkışabileceğimi zannetmiyorum, bilakis son derece kederli ve sessiz olacağım. Fakat şansımıza, hâlâ bizimlesiniz, sizi tekrar görmeyi, sizinle iyi ve keyifli vakit geçirmeyi umuyorum. Ve bu yüzden, sekseninci doğum gününüzü kutlayanlar arasına katılmaktan dolayı mutluyum.
Yaşayan tüm şeylerin çift kutupluluğuna her zaman hayran olduğumu, sevdiğim ve çekim hissettiğim her şeyde beni etkileyenin ve sevgimi kazananın ihtilaf ve ruhun ikilli olduğunu biliyorsunuz. Bu, sizinle olan ilişkim için de geçerli oldu. Size dikkatimi çeken, beni etkileyen ve hakkınında beni düşünmeye sevk eden ilk şeyler çalışmalarınıza kattığınız burjuvaziye has faziletler, gayret, sabır ve sebattı. Bu Hansaetik faziletler beni daha çok etkiledi, çünkü bunlar benim övünebildiğim şeyler değil pek. Bu kişisel disiplin, yaptığınız şeye yönelik bu sürekli bağlılık size olan saygımdan emin olmanız için yeterli olurdu. Ama sevgi için daha fazlası gerekli. Ve benim kalbimi kazanan sizin burjuva olmayan, burjava karşıtı özellikleriniz oldu: Soylu ironiniz, harika oyun hissiniz, tüm problemlerinizle yüzleşip onlarla ilgilenirken sahip olduğunuz cesaret ve dürüstlük ve sonuncu olmasa da cesur deneylere yönelik sanatçı sevginiz, özellikle Faustus ve Seçilen’de en güçlü şekilde örneklenen, yeni sekil ve tekniklerle oynamaktan aldığınız zevk.
Fakat şimdi, benden daha iyi bildiğiniz şeyleri size söylemeyi keseceğim. Birbirimize karşı bizi kışkırtmaktan hâlâ vazgeçememiş birçok okura sesleniyorum; dostluğumuz ve aramızdaki bağ, her zaman tıpkı Nicholas Cusanus’un coincidentia oppositerum‘u’ kadar çetrefilli olacak.
İçten tebrik ve selamlarımla.
Saygılarımla
Hermann Hesse
***
VEDA EDERKEN
SILS MARIA, 13 AĞUSTOS 1955
Büyük bir hüzünle sevgili dostum, meslektaşım ve Alman nesir ustası Thomas Mann’a veda ediyorum. Tüm onuru ve başarısı göz önünde bulundurulduğunda, kendisi fazlasıyla yanlış anlaşılan biriydi. On yıllar boyunca Alman kamuoyu, ironisi ve ustalığının arkasında nasıl harika bir kalbin, sadakatin, sorumluluğun ve sevme yetisinin yattığını görmekte tamamen başarısız oldu. Bu nitelikler, kendisinin çalışmalarını ve anısını bu kötü zamanlar geçtikten sonra bile uzun süre boyunca hayatta tutacak.
Hermann Hesse












